h Dolar 32,5038 % 0.08
h Euro 34,7826 % 0.08
h Altın (Gr) 2.496,26 %0,50
h Bitcoin 2067626 %-2.00665
Rize 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Erbakan: Asgari ücret 23 bin lira olmalıdır

Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, bugün görüşmelerine başlanan asgari ücrete ilişkin, “Bugünkü yoksulluk sınırını hesap edersek, asgari ücretin 23 bin lira seviyesine getirilmesi lazım ki en azından bir ailede iki asgari ücret alındığı zaman o aile yoksulluk sınırının altında kalmadan hayatını devam ettirebilsin. En düşük emekli aylığı ise en az asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir” dedi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında asgari ücret ve görüşmelerine başlanan 2024 yılı bütçesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Bir sefere mahsus zam asgari ücretliyi açlığa mahkum eder”

2023 yılında iki kez zam yapıldığı halde asgari ücret bugün gıda ihtiyacını dahi karşılayamayacak noktaya geldiğini kaydeden Erbakan,  “Siz yüzde 36’lık bir tahminle ve bir sefere mahsus zam yapmanız halinde 2024 yılında milyonlarca asgari ücretliyi açlığa mahkum etmiş olursunuz. Yeniden Refah Partisi olarak pek çok sendikaların da ifade ettiği gibi iki asgari ücretin en azından yoksulluk sınırında olması gerektiğini ifade ediyoruz. Bugünkü yoksulluk sınırını hesap edersek, asgari ücretin 23 bin lira seviyesine getirilmesi lazım ki en azından bir ailede iki asgari ücret alındığı zaman o aile yoksulluk sınırının altında kalmadan hayatını devam ettirebilsin. En düşük emekli aylığı ise en az asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.” şeklinde konuştu.

“Bu senede 20 senedir olduğu yine denk bütçe yapılmayacak”

2024 yılı bütçesinin TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmasına ilişkin de konuşan Erbakan, şu ifadeleri kullandı:

“Üzülerek ifade ediyorum denk bütçenin yine 20 seneden beri olmadığı gibi bu sene de olmadığı 2024 yılı bütçesinde görüyoruz. Gelirler 8,44 trilyon lira, giderler 11,1 trilyon lira yani arada 2,65 trilyon liralık bir açık var. Neredeyse 100 milyar dolar. Bu 2,65 trilyon liralık açığın net borçlanmayla karşılanacağı, iç ve dış borç alarak bu açığın kapatılacağı da ifade ediliyor. 2023 Mayıs genel seçimleri sonrasında astronomik ölçüde artırılan KDV, ÖTV ve 2 defa alınan MTV’ye rağmen, bütün vergi ve zamlara rağmen hala daha bütçe neredeyse bütçe 100 milyar dolara yakın bir açık veriyor ve bu açığında maalesef borçlanmayla kapatılacağı ifade ediliyor. Burada önemli bir diğer hususa da değinmek gerekir o da; net borçla, brüt borç arasındaki fark. Dışarıdan bir gözle bakıldığında yüzde 5, 10, 20 fark olsun diyor ama öyle değil. 2022 yılında net borçlanma 469 milyar lira, halbuki brüt borçlanma 2,28 trilyon lira oldu. Yani ‘469 milyar lira borçlanacağım’ denilmiş, döviz kuru farklarıyla gerçek borçlanma 2,28 trilyon lira yani netle brüt arasında 4,86 kat fark oluşmuş. Aynı oranda bir fark oluşacak olsa bu seneki borçlanmanın 12-13 trilyon liraya çıkacağı öngörülebilir.”

Hükümet tüm uyarılarımıza rağmen kamuyu borçla finanse etmeye devam ediyor

Türkiye’nin toplam dış borç stoğu 476 milyar dolar. Doların 1 kuruş artması Türkiye’ye 4,76 milyar lira ilave yük getiriyor. Döviz kuru 1 lira artarsa 476 milyar lira ilave yük binecek demektir. 1 kuruş kur artışının merkezi yönetim borç stokuna etkisi 2,25 milyar lira. 1 lira artarsa merkezi yönetim borç stoğunu 225 milyar lira artırıyor. Hükümet tüm uyarılarımıza rağmen kamuyu borçla finanse etmeye devam ediyor. Kamu borçla finanse edilmeye devam ettiği müddetçe ve kurlardaki bu yükseliş devam ettiği müddetçe borçlanma hızının katlanarak artacağını üzülerek ifade ediyoruz. Borçlanma, özellikle de döviz cinsinden borçlanma tam bir felaket. Bu durumdan kurtulmak bugün görüşmelerine başlanan, TBMM’den geçirilmeye çalışılan 2024 yılı bütçesiyle mümkün değildir. Tablo vahimdir, bu gidişatın fren tutmayacağı ortadadır. İktidar yetkilileri her defasında iyi niyetle ‘en kötüsü geride kaldı, gelecek yıl geçen yıldan daha iyi olacak’ deselerde her geçen yıl bir önceki yılı aratıyor ve gelen yıl geçen yıldan daha kötü bir noktaya gidiyor.

“Bu düzen faiz lobisini besliyor”

Vergisini hakkıyla veren, üreten, çalışan, alın teri döken milyonlarca insanı da maalesef eziyor. Gelin daha geç olmadan bu gidişe bir son verelim ve artık denk bütçe yapma dönemini başlatalım. Denk bütçe yapmadan bu felaketten, bu faiz canavarından kendimizi kurtarmamız mümkün değildir. 2024 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Teklifi’nde yer alan bütçe dengesini düzenleyen 3’üncü maddenin değiştirilmesini, düzenlenmesini talep ediyoruz. Buradan net borçlanma ifadesini çıkarıp atmamız lazım. Net borçlanma ifadesi yerine denk bütçeyi tanımlamamız lazım. Aksi takdirde ülke ekonomisinin hiçbir şekilde düze çıkması mümkün değildir. Swap anlaşmasıyla, borç bularak, sıcak para getirerek, devlet varlıklarını satarak, millete zamla vergiyle yük yükleyerek daha nereye kadar gideceksiniz? Bugüne kadar yapıldı ama bu kısır döngünün içerisinden bu yöntemlerle kurtulunmuyor. Şu günden itibaren bir kuruş ilave borç almadan, faiz giderlerinin azaltılması ve faiz canavarından kurtulunması gerekmektedir.

“Toplanan vergiler her geçen sene daha fazla faize gidiyor”

Bütçe teklifinde vergilerin 2024 yılı için 8,33 trilyon liraya yükseltilmiş olduğunu görüyoruz. 8,33 trilyon lira 2022 yılına göre vergilerin 3,5 kat artığını gösteriyor. 2023 yılına göre ise 2 kat daha fazla vergi toplanacağını gösteriyor. Yani vergi artışı maalesef katlanarak devam ediyor. Bu vergilerin dar gelirli vatandaştan daha ziyade toplanacağı ortaya çıkıyor. Çünkü 2023 bütçesinde toplam vergi tahsilatı içerisinde doğrudan vergilerin oranı yüzde 35 iken, 2024’de bu yüzde 33’e düşüyor. Doğrudan vergi; gelir vergisi, kurumlar vergisi. Zenginden alınan vergilerin oranı yüzde 35’ten yüzde 33’e düşüyor. Dolaylı vergiler ise yüzde 63’ten yüzde 65’e çıkıyor. Doğrudan doğruya dar gelirli vatandaştan alınan vergiler artıyor, zenginden alınan vergiler ise oransal olarak düşüyor. Vergiler maalesef faize gidiyor ve her geçen yıl artarak faize giden oran yükseliyor. ‘2024 yılında vergilerin yüzde 15’i faize verilecek’ deniyor. Yapılan orta vadeli programa göre 2025’te vergilerin yüzde 17’si faize gidecek, 2026’da vergilerin yüzde 18’i faize gidecek. Toplanan vergiler her geçen sene daha fazla faize gidiyor. Buna rıza göstermemizin mümkün olmayacağını açık bir şekilde ifade ediyorum.

“Dar gelirliye cefa, faiz lobisine sefa bütçesi”

‘Vatandaşın alın teriyle, emeğiyle özellikle de büyük ölçüde dar gelirliden toplanan bu vergilerin ülkeye, millete hizmet için kullanılması gereklidir.’ diye konuşan Erbakan sözlerine şöyle devam etti:

“Faiz lobisine aktarılmasına asla rıza göstermemiz mümkün değildir. 2024 yılı bütçesi bu haliyle dar gelirliden al faiz lobisine ver bütçesi olarak karşımıza çıkıyor. Dar gelirliye cefa, faiz lobisine sefa bütçesi olarak maalesef karşımıza çıkıyor. Bunun yanında vergilerin bu kadar artırılması yeterli olmuyor ve 2,65 trilyon lira sadece bu sene net borçlanma yapılacak. Vergiler artıyor, borç artıyor, bütçe açığı artıyor ve faizlerde artıyor. Kamunun borçlanması ve bu borçların ana para ve faiz yüklerinin millete yüklenmesi doğmamış çocuklarımızın borçlu olması manasını taşır. Mevcut vergilerin daha da artması manasını taşır. Yeni vergilerin icat edilmesi, dolaylı vergilerin toplam vergi içerisindeki oranının yükselmesi manasını taşır. Vatandaşımızın hak ettiği yaşam standartlarına ve hak ettiği hizmetlere ulaşamaması manasını taşır. Özellikle dış borçlanma devletin, ülkenin dövize olan talebini artıracağı için döviz kurlarının da yükselmesine yol açacak. Döviz kurlarının yükselmesi de bizim gibi ithalata bağımlı bir ekonomi de enflasyonun daha da yükselmesine yol açacak.”

“Bu kadar borçlanma ülkemizin dış politikada da zora sokuyor

Dış borçlanmanın ve yüksek düzeyde borç içerisinde olmanın diğer bir dezavantajı da ülkemizin dış politika başta olmak üzere farklı alanlarda sözü geçen bir ülke olma şansını kaybetmesidir. Borcu borçla kapatmaya, hatta borç faizini borçla kapatmaya çalışırsanız bütçeniz devamlı açık verirse, yarım trilyon dolarlık bir dış borca ulaşmışsanız o zaman kredi peşinde, swap anlaşması peşinde koşan ülke olursunuz. Böyle olunca da dış politika da müzakere masasında sözünüzü geçirmeniz mümkün olmaz. Bu bütçede en yüksek harcama kaleminin faiz ödemeleri olduğunu görüyoruz. 1,25 trilyon lira devlet faize kaynak aktaracak. 2,65 trilyon lira borç alınacağı ifade edilmişti. Yani alınacak borcun yarısı faiz ödemelerine gidecek. Faiz ödemeleri bir önceki senenin bütçesine göre bu sene yüzde 94 oranında artıyor.

Faiz canavarına verilen para bir senede 7 tane Gençlik ve Spor Bakanlığı yapıyor

Tarım ve Orman Bakanlığı’na ayrılan para faize ayrılan paranın yüzde 23’ü, kırsal kalkınmaya ayrılan para faize verilecek paranın yüzde 2,4’ü, gençlik programlarına ayrılan para faize verilecek paranın binde 7’si, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ayrılan bütçe faize verilen paranın yüzde 14’ü. Yani faiz canavarı bir senede 7 tane Gençlik ve Spor Bakanlığı yapıyor. Bu şartlar altında ülkemizde AR-GE’nin teknolojinin gelişmesini beklemek mümkün değil. İstihdam programı için verilecek para faize ayrılan paranın yüzde 19’u. Türkiye OECD ülkeleri içerisinde özellikle genç işsizlik bakımından çok ön sıralarda. Bu işsizliği çare bulmak en önemli işimiz ve görevimiz olmalı ancak böyle önemli bir konuya ayırdığımız paranın 5 katını maalesef faize ayırıyoruz. Sanayinin geliştirilmesi, üretim ve yatırımların desteklenmesine ayrılan para faiz ödemesinin yüzde 6’sı. Üretimin, sanayinin, ihracatının geliştirilmesine kaynak aktarmadan, üretmeden cari açıktan, borçlanmaktan, dövizin yükselmesinden kurtulamazsınız.

Millete asıl yük Faiz giderleri

Faize gidecek 1,25 trilyon lira ile tam 1 milyon konut yapmak mümkün. Türkiye’nin 1 senelik konut ihtiyacını fazla fazla karşılamak mümkün. Yani 1 milyon konutu yapıp vatandaşa ücretsiz dağıtmanız bu parayla mümkün. Bu parayla imalat ve tarım alanında 40 bin tane küçük ve orta ölçekli işletme kurup 1 milyona yakın yeni istihdam sağlamanız mümkün. 85 milyon vatandaşın bankalara ve finans kuruluşlarına olan bütün borcunun faiziyle birlikte yarısını ödemek mümkün. Türkiye’de yerel yönetimlerin bütün borcunu 6 defa ödemeniz mümkün. Adeta bir haraç gibi dış güçlere, sermaye sahiplerine, faiz lobisine millete hizmet için ayrılabilecek parayı maalesef vermiş oluyorsunuz. Bu para tam 118 milyon asgari ücret yapıyor yani 10 milyon asgari ücretlinin 1 sene boyunca maaşlarını bu parayla ödeyebilirsiniz. İktidar yetkilileri sürekli olarak çoğu açlık sınırının altında maaş alarak yaşama savaşı veren emeklilerimizin bütçeye yük olduğunu ifade ediyor. Emeklilerin bütçeye getirdiği yüklerden yakınıyor ancak bütçeye, ülkeye, millete asıl yükü emeklilerimiz değil; faiz canavarı getirmektedir. Faiz canavarından kurtulmanın yolu da mutlaka ama mutlaka borçlanmadan denk bütçenin gerçekleştirilmesidir.

“Yeniden Refah Partisi olarak 2024 yılı bütçesini kabul etmiyoruz”

Denk bütçe şeklinde hazırlanmamış, önce millet anlayışıyla düzenlenmemiş, 2,65 trilyon lira yeni borçlanma ve 1,25 trilyon lira daha faiz ödemesi öneren 2024 yılı bütçesini kabul etmiyoruz. 2,65 trilyon lira yeni borç ve 1,25 trilyon lira faiz ödemesi vadeden 2024 yılı bütçe kanununa Yeniden Refah Partisi olarak, ‘hayır’ diyoruz. Tüm bu gidişata dur demek mümkündür ve bu bizim elimizdedir. Denk bütçe mutlaka yapılmalı, israf önlenmelidir. Borç, zam, vergi ve devlet varlıklarını satmak yerine kaynak üretilmelidir. Milletten toplanan vergiler faiz ödemek için değil; yine millete hizmet için kullanılmalıdır. Sadaka ve sosyal yardım dağıtmak yerine milletimizin alım gücü ve refah seviyesi artırılmalıdır. Borç, zam, vergi, faiz ekonomisi uygulamasından bir an evvel vazgeçilmesi gerekiyor. Üretim, istihdam, ihracat odaklı bir ekonomi modeline mutlaka geçilmesi gerekiyor.”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

HIZLI YORUM YAP